mani

•Kasım 10, 2009 • Yorum Yapın

Psikolojik rahatsızlık yaşıyorum. Oldukça zor durumdayım.

kızım için çok üzülüyorum. Hasta bir anne olmak zoruma gidiyor.

Helede psikolojik olursa daha da zor. Hayatta herkez farklı farklı

sıkıntılar yaşıyor. Bende kendi payıma düşeni yaşıyorum.

Hala alışamadığım bu hastalığa derman arıyorum.

Allahü tealadan şifa istiyorum. Şifa istiyorum.

YEMEĞİN TUZUNU SOĞAN KAVURURKEN EKLEYİN

•Kasım 13, 2008 • Yorum Yapın

Yemek pişirirken tuzunu soğanı kavururken soğana ekleyiniz.

Hem yemeğinizin lezzetli olmasını ve hemde soğanınızın çabuk pembeleşmesini sağlar.

Soğan çabuk kavrulacağından yanmamasına dikkat etmelisiniz.

Yanlız et yemekleri hariç çünki tuz önceden katılırsa bu gıdaların sertleşmesine sebep oluyor.

Mümkün olduğu kadar yemeklerinize 1 diş olsa dahi sarmısak eklemeyi unutmayınız.

Özellikle kış aylarında tüm ailenize oldukça çok faydası olacaktır.

Pişmiş sarmısak ve soğanın hiç bir miğde sorunu çıkartmadığını biliyoruz. 

Ellerinize sağlık;

HAYATIMIZ OKUMAK

•Kasım 5, 2008 • Yorum Yapın

Okuma alışkanlığı oldukça önemli bir konu. Çevremize ve ailemize mutlaka kazandırmamız gereken önemli olmazsa olmazlardan.

Bende okul çağımda, gençlik dönemimde ve annelik sürevenimde oldukça fazla kitap okumaya çalışıyorum.

vikisöz okumak diyor ki… tık

  • İlk defa yeni bir kitap okumaktansa, okunmuş bir kitabı tekrar okumak daha yararlıdır. ~ Lord Dudley
  • Eğer bir insan bir kitabı okuduktan sonra, onu tekrar okumaktan zevk almıyorsa, o kitabı okumuş olmasının bile hiç bir değeri yoktur. ~ Oscar Wilde
  • Eğer okuduğumuz bir kitap bizi kafamıza vurulan bir darbe gibi sarsmıyorsa, niye okumaya zahmet edelim ki? ~ Franz Kafka
  • Bir tek kitap yazmak için yarım kitaplık eser okunmalıdır. ~ Samuel Johnson
  • Kitaplarda her zaman kendimizi buluruz. Yine de her seferinde okuduğumuzda hayran kalıp yazarını deha olarak adlandırmamız ne tuhaftır. ~ Thomas Mann
  • Okuduğunuz bir yapıt sizi fikren yükseltir, içinizi doldurursa onun hakkında hüküm vermek için başka bir kural aramayınız; yapıt iyidir ve usta elinden çıkmıştır. ~ Jean de La Bruyère

wikipedia.org  tık

Şimdi artık daha ucuza temin edebileceğimiz hertürlü bilgi yayınlarını elde etme imkanımız var.

Üstelik bilgisayar ortamında daha kolay bilgilere ulaşabiliyoruz.

Yeterki biz öğrenmek isteyelim.

Çocuk eğitiminde – okumak- başlığı aile.org da bilgilendirilmiş. Tavsiyedir. tık

Evet hemen her konuda yaşamımızda mutlaka bilgili olmalıyız.

Dinimizi öğrenirken, tarihimiz, yemek yaparken, işimizde, faaliyet alanlarımızda, boş zamanlarımızda,

hastalıklarımızda, sorumluluklarımızda, dilimizde,  yabancı dillerde, tecrube edinmemiz gerektiğinde,

güncel haberlerde, teknolojide, vb. tüm durumlarda bilginin yakasını bırakmamak gerekli.

Okula başlayan çocuğumla, bende yeniden okula başladım.”türkçe, matematik, hayatbilgisi ve yabancı dil.

Demek ki okumak hayatımız,

 heran yeniden başlıyor. Başlamalı.

Çocuklarımıza araştırmak pirensibini yerleştirmeliyiz; Öğrendiği konuları ister bilgisayardan,

isterseniz hale hazırda bekleyen sınıfa göre (anlatımlı yada- soru bankası olan sizin seçeceğiniz bir yayın evinin) hazırlanmış eğitim araçlarından tekrar etmeyi mutlaka sağlamalıyız.

*”Dinimizi doğru olarak öğrenmek için, çok kitap okumak yerine, doğru olan bir tanesini çok okumak gerekir. Tercüme kitapların hemen hepsinde yanlışlıklar, şahsi düşünceler bulunmaktadır. Özellikle o dildeki deyimlerin Türkçe’deki karşılıkları bilinmediği için kelime kelime aynen tercüme ediliyor ve büyük yanlışlıklara sebep oluyor.“*

Okumaya vakit ayırmanızı isterim.

Sizde fikrinizi ekleyin.

okuyunPEKİ AMA NEDEN?

ÇÜNKÜ BİZ ŞU ANDA BİR ANNE, BABA, TEYZE,DAYI, AMCA, HALA, KOMŞU, ÖĞRETMEN, DOKTOR VB

OLABİLİRİZ.

ŞİKAYETLERİMİZ, ÜZÜNTÜLERİMİZ, SIKINTILARIMIZ, ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜMÜZ, MUTSUZLUĞUMUZ, UMUTSUZLUĞUMUZ VB. HEP

DÜNÜN ÇOCUKLARINDAN DEĞİLMİ?

ÖYLEYSE ÇOCUKLARIMIZI ANCAK EĞİTİMLE, YARIN BİR BAŞKA İNSANLARA ÖRNEK OLACAK HALE GETİREBİLİRİZ.

HANGİSİ KOLAYSA

•Kasım 5, 2008 • Yorum Yapın

İdare edilecek 3 şey : Dilimiz, huyumuz, haraketlerimiz.
Sevilecek 3 şey : Yerinde ve zamanında cesaret, nezaket, yardım.
Nefret edilecek 3 şey : Kin, kibir, nankörlük. 
İstenen 3 şey : Sağlık, dostluk, huzur.
Uğrunda savaşılacak 3 şey : Değerlerimiz, evimiz, memleketimiz.
Düşünülecek 3 şey : Hayat, ölüm, sonsuzluk.
İnsanı mahveden 3 şey : Korkaklık,(Cesaretsizlik,) gurur ve öfkedir.

Hayatta
Bir kez gittiğinde asla geri dönmeyen 3 şey : Zaman, Sözcükler ve fırsattır.
Hiç bir zaman kaybedilmemesi gereken 3 şey : Barış, umut ve dürüstlüktür.
En değerli 3 şey : Sevgi, kendine güven ve arkadaşlardır. 
Hiç emin olunamayacak 3 şey : Düşler, başarı ve zenginliktir.
İnsanı geliştiren 3 şey : Çok çalışma, samimiyet ve başarıdır.

Hayatta
En Kötü Şey : Yalnızlık
En Feci Gerçek Şey : Ölüm
En Güzel Şey : Aşk
En Zalim Şey : İntikam
En Soğuk Kelime : Hayır
En Sıcak Şey : Arkadaşlık
En Acı Şey : Unutulmak

 
SAATLİ MARİF

APRANAX I AĞZINDA ÇİĞNEYİNCE

•Kasım 4, 2008 • Yorum Yapın

Hepimizin başına gelebilecek acı bir olay APRANAX isimli ilaç ile ilgili… Vatandaşın biri, hafta sonu arkadaşının evine gidiyor. Çok başı ağrıdığından, arkadaşı ona bir Apranax veriyor. Vatandaş yutmadan önce ilacı ağzında çiğniyor, bir kaç dk. Sonra şuurunu kaybediyor. Çevresindekileri tanımamaya başlıyor. Apar topar hastaneye kaldırıyorlar ve orada anlaşılıyor ki; sebep beyin kanaması. Nedeni ise, doktorların açıklamalarına göre; ağrı kesicilerin özellikle Apranax ve türevlerinin çiğnenmesi ya da ağızda bekletilmesi apranax,aprol, aprowell, naprosyn, napradol, kapnax, apraljin, aleve, synax, oprax

(kisaca etken maddesi naproksen sodyum olanlar)
çiğnenince; etken madde beyne çok hızlı nüfuz ediyor ve ölümcül Sonuçlara yol açabiliyormuş. Aman dikkat… 

BU GÜN PAZARIMIZ VAR

•Kasım 4, 2008 • Yorum Yapın

Bu gün yaşadığımız bu bölgenin pazarı var.pazar

Cıvıl cıvıl, rengarenk içinde herşeyi pazarlayan bir pazar.

Civar köylerdende alış veriş yapılacak bu pazar günün her saatinde oldukça kalabalık.

Köylülerden alacağımız taze sebze, meyve ve bakliyatlarda var.

Dantel ve elişilerden oluşan marifetli hanımların emekleri,

elbise satıcıları, ayakkabı ve son olorakta gıda.

Gıda bölümünde neler mi var? Her çeşit meyve, sebze, peynir, zetin, balık, yufka, salça, pirinç,

sayamadığım daha birsürü şey.

BU alanda hem satıcı hem alıcı olanda çok.

Bizim işimiz mevsim koşullarında sağlıklı beslenmek için elimizdeki kısıtlı parayla

olabildiğince faydalı şeyleri sırayla almak.

Ve ailemize en güzel şekilde sunmak.

Hayırlı ve bereketli pazar alış-verişleri.

Sizin pazarlarıda bize anlatmanızı beklerim.

BOĞAZ AĞRISI VE LİMON KABUĞU

•Kasım 3, 2008 • 1 Yorum

Aklınızda bulunsun eğer boğaz ağrısından şikayetiniz varsa elbette önce doktora gidin.

Ama tecrube edilmiş tavsiyem hemen  günde bir kaç kere limon dilimini kabuğuyla

yemeniz.

Öksürük için bir kaşık bala birkaç damla limonda oldukça rahatlatıcı. Çörekotunu bu

durumlarda tüketmeyi unutmayın.

Ilık limon şerbetide oldukça iyidir.

Duyduğuma göre liman kabuğunun daha birsürü faydası varmış.

Birde sarmısağı yemeyi eğer dokunuyorsa çiğneyip tükürmeniz.

Vede çok acı sivri biber yemeniz tavsiye olunur.

ÜZERİNE TİTREDİĞİM GÖZBEBEĞİM

•Kasım 3, 2008 • Yorum Yapın

Evet yukarıda gördüğünüz benim kızım Elif. Elif 8 yaşında ikici sınıfa gidiyor.

Şu günlerde onun dersleri, kitap okuma alışkanlığı  ve değişen dişleriyle meşkuluz.

Hiç bir olumsuzluğunu konduramadığım, iyi yetiştirmeye çalıştığım, tüm vakitlerimi onunla geçirdiğim, koruyup kollamaya çalıştığım emanetim kızım.

devam edecek

YAŞAM VE YOL

•Kasım 3, 2008 • Yorum Yapın
Günlük hayatın içinde çok farklı tepkileri olan insanlarla karşılaşıyoruz. Kimileri hayata karşı mutlu, kendiyle barışık ve güçlü bir tavır sergilerken kimileri de mutsuz, karamsar ve çekimser bir tavır sergiliyorlar.Necla Kadıyoran
Dönüşüm Konağı

  

 

BU HAYAT SİZİN HAYATINIZ VE
BİRDAHA ASLA GERİ GELMEYECEKTİR.
(ÖYLEYSE DOĞRUYU BULUP, DOĞRU DÜŞÜNÜP,
DOĞRU KARARLAR ALIP, UYGULAMALIYIZ)

Peki bu insanların hayata karşı duruşlarındaki farklı tepkileri belirleyen en önemli faktör ne olabilir?

Hayatımızda her şeyin her zaman istediğimiz gibi gitmesini, sorunsuz bir hayatımızın olmasını beklemenin ne kadar gerçekçilikten uzak olduğunu birçoğumuz biliriz. Ama nedense sorunlarla ve zor durumlarla karşılaştığımızda kabullenemeyiz, isyan eder dururuz olan bitene. Bizi hayal kırıklığına uğratan olay ya da kişiyi suçlar, onu sorumlu tutarız. Yaşadığımız sıkıntıların sorumluluğunu kendimiz dışındaki olaylara ve insanlara yükledikçe gücümüzü kaybeder, kendimize yabancılaşırız. Çaba göstermekten, sorumluluk alıp çözüme odaklanmaktansa birinin gelip bizi kurtarmasını ya da bir mucizenin bizi rahatlatmasını bekler dururuz. Çözümü dış dünyadan bekledikçe hem o sorunu çözemez, hem de beklentiye girdiğimiz kişilere bağımlı hale geliriz. Bu aşamadan sonra sorunlarımız gitgide büyür. Çünkü beklenti içinde yaşayan, bağımlı insan olarak çok daha kırılgan ve aciz bir hale getiririz kendimizi. Hayatımızı şanssız olduğumuzu düşünerek ve kendimize acıyarak yaşamaya mahkum ederiz.

Aslında bizi çıkmaza sokan şey, zorluk veya acı veren durumla karşılaşmamız değil, bu duruma etkin bir çözüm üretemememizdir. Hayatımızı sorun odaklı mı yoksa çözüm odaklı mı yaşadığımız çok önemlidir. Çözüm odaklı yaşadıkça sorunlara daha az takılır, daha az şikayet etmeye ve daha çok sorumluluk almaya başlarız. Çözümü dış odaklardan bekleyerek yarattığımız edilgen ve pasif konumumuzdan çıkar daha etkin hale geliriz. Bu durum kendimize olan güvenimizi ve gücümüzü kat kat arttırır. Gücümüz arttıkça sorunların içindeki fırsatları görmeye, zorlukların bireysel dönüşümümüzü sağlamamız için birer araç olduğunu anlamaya başlarız. Bu noktada fark ederiz ki, şans ya da şanssızlık diye bir şey yoktur, her ikisi de bizim seçtiğimiz davranış biçimleriyle ortaya çıkan bir sonuçtur.

Yaşam bir yol gibidir. Yol boyunca sık sık hangi yoldan, ana yoldan mı patikadan mı, hangi yöne nasıl gideceğimize karar vermemiz gerekir. Acılar ve zorluklar yolumuz üzerinde karşımıza çıkan trafik levhaları gibidir. Onları önemsemeden geçersek, hayattan almamız gereken dersleri alamayız. Çok fazla önemsersek, bir noktada takılı kalır, yolumuza devam edemeyiz. Trafik levhalarına yanlış anlamlar yüklersek ciddi kazaları hayatımıza davet etmiş oluruz ya da yanlış yollara sapar, sonra da gitgide varmak istediğimiz noktadan uzakta buluruz kendimizi.

Suya düştüğünüz için değil sudan çıkamadığınız için boğulursunuz. “Edwin Louis Cole”

Aslında bizi şaşırtan şey çoğu zaman bir yol ayrımında olduğumuzun ve bir karar almak zorunda olduğumuzun farkında olamamamızdır. Boğulmamızın sorumluluğunu suya düşmemize attıkça, o anın karar anı olduğunu unutur ve uygulamamız gereken sudan çıkma eylemini hiç sorgulamayız. Böylece o sorunun içinde bize sunulan mesajı algılayamamış oluruz.

Hazine tökezlediğin yerde saklıdır “Joseph Campbell”

TENCEREM ALEV ALDI

•Kasım 3, 2008 • Yorum Yapın

Geçen hafta sonu başıma ilk defa yaşadığım korkulu birşey geldi.

Hafta sonuydu kızımla alışverişe gidecektik. Bu yüzden erkenden yemeği yapmak

istedim. Ocağa koymuş kızımla oyuna dalmıştım.

Öylesine dalmışısız ki üst kat komşumun hızlı kapı vuruşlarıyla irkildik.

Hayrola dememe kalmadan kapıyı açarken

– Eyvah yemeği unuttum diye bağırdım.

Mutfağa bir girdikki tencere alev almış yanıyor, mutfağı duman sarmış.

Öylesine korktum ki hemen ocağı söndürüp tencereyi bilmem nasıl cesaret ettiysem

balkona attım. Ama inanın hem tencere hemde kapağı alevler içindeydi.

Allah korusun

 bir yangına yada patlamaya maal vermedik ama unutulmazdı.

Daha kötü şeyler olabilirdi. Derlerki verilmiş sadakamız varmış.

Artık ocağı uzun süre kontrol edeceğim galiba.

Aman siz dikkat edin ve ocaktaki ve fırındaki özenle hazırladığınız yiyeceklerinizi

asla unutmayın.